30 Ocak 2018 Salı

leave

Hiç kendinizi uzayda kaybettiniz mi? Hiç bilmediğiniz yerlere sadece yatağınızda yatarak gittiniz mi?
Gözlerinizi kapattığınızda ordasınız, ama aslında bir toz tanesi kadar anlamsızsınız
Hangisi gerçek dünya anlayabilir misiniz yoksa sizi ele geçirmesine izin mi verirsiniz
Güzel bir şarkının ruhunu okşaması nasıldır bilir misin, yalnız başına odanda otururken tavana baktığında aslında orada başka bir şeyi, başka bir manzarayı yada yüzü görmeyi...

Gece ilerler, yıldızlar bir görünür ama aslında her biri yalnız başlarına sürüklenir gökyüzünde.
Bizlerde onlar gibiyiz, bunu inkar edemeyiz.
Belkide tek hayalimiz, sürüklenirken tutunmak ama peki ya bıraktığınızda hissedeceğiniz o rahatlama? Hiç kendinizi bıraktınız mı? Müziğin akışına, rüzgara ve toprağa

24 Ocak 2018 Çarşamba

Bırakın Hayaller Yanıltsın

Hayatın bize gösterdiği ve göstermediği bir sürü yüzü vardır, kimileri bunu daha az görür, kimileri şanslıdır çünkü bazen bu şans dönebilir ve hiç bilmediğiniz bir rüzgar eser hayatınızda ruhunuzu esir alan sizi kendine esir eden hatta etkisinden çıkarmayan. Nedir bu yüzler diye sorabilirsiniz, bizlerin bile bu kadar farklı yüzü varken neden hayatın herkese gösterdiği bir yüzü olmasın ki? Yanlış anlaşılmasın ben bunu savunuyorum her insanın farklı durumlar için farklı yüzü olabilir ama önemli olan ne kadar farklı yüzünüzün olduğu değildir, önemli olan bu yüzleri hangi amaçta kullandığınızdır. Ying Yang, iyilik ve kötülük...
Bir denge bulmalı yada bir taraf seçmelisiniz belkide.

Hayatın gösterdiği yüzlerden bahsediyorduk, bana karşı sıcak bir yaz güneşi iken size karşı belkide bir kış fırtınasıdır. Bu sadece bir örnek tabi. Çok fazla yüzü vardır, bazen bir katilden bile acımasız olabilir, bazen mucizeleri gerçekleştirir, geliştirir, her şeyi duraklatabilir ve bunun gibi daha bir sürü şey yapabilir, bu dünyaya yollandığımızda hangi sayısal lotoyu oynadıysak, sayılar ne kadar yakınsa, belki de ona göre davranıyordur bize ne dersiniz?

Şaka bir yana olmak üzere, şimdi sizden kendi hayatınızı düşünmenizi istiyorum, ardından daha genele bakmanızı. Yaşınız kaç olursa olsun, bunu hangi yılda hangi günde okuyor olursanız olun yaşıyorsunuz, sağlık sorununuz olsun olmasın ömrünüz buraya kadar yetebildi, bütün organlarınız kusurlu yada kusursuz bir şekilde birbirlerine uyum sağlamayı başardı ve her bir saniyede hatta salisede damarlarınızdan akan kan kalbinizden geçiyor ve bu böyle devam ediyor. Peki ya burada olmasaydınız ne olurdu?

Düşündüklerinizi duyar gibiyim, bu nasıl bir soru bunu  okuyor olmazdık.

Evet doğru fakat aslında önemli olan bunu okuyup okumamanız değil varlığınızı devam ettirmeniz. İşte şimdi hayatın ikiyüzlülüğü devreye giriyor.
Geçtiğimiz aylarda tecrübe ettiğim ve gördüğüm bir şeye dayanarak bunları yazacağım. Hayatın bir sürü yüzü var elbet kimi güzel kimi belkide üzücü ve acımasız ama sonuç olarak bardağın ne tarafından bakarsanız hayatınızı ona göre yaşarsınız. Peki siz neye takılı kalacaksınız? Ağaca takılmış bir uçurtma mı olmak isterdiniz yoksa gökyüzünde belirli bir seviyeyi aşmış ve rüzgarla eş bir şekilde sallanıp giden özgür bir uçurtma mı?
Cevabını ben vermeyeceğim fakat söylemem gerekir ki bu son birkaç ayda tecrübe ettiğim şey hayatın oldukça acımasız bir yüzüydü, daha doğrusu düzelteyim ben tecrübe etmedim fakat eden birinin yanında oldum. Onun güçlü kişiliği karşısında dehşete düştüm bile diyebilirim, hayat kolay değildir elbet fakat bir kere hayatta kendinizi mutlu olmaya adarsanız ve o çok büyük gördüğünüz ben kişiliğinizin altına sıkıştırdığınız "toz tanesi" kadar küçük sorunlarınızı evrenlere hatta galaksilere çevirdiğiniz sıkıntılarınızı artık bu kadar büyütmezseniz belkide hepiniz bu şekilde olabilirsiniz hatta olabiliriz. İnsanoğlu zayıftır demiyorum çünkü duygular en kıymetli hazinelerdir ruhumuza gömülen fakat kimi duyguları fazla derine gömerseniz onları asla dışarı çıkartamazsınız.

İnsanlar sıkıntılarını her zaman büyütürler bu inkar edilecek bir şey değil, büyük sorunlar vardır küçük sorunlar vardır ama siz hangisine hangi etiketi koyuyorsunuz bu önemlidir. Bazen bizler kendi küçük sorunlarımız içinde o kadar çok boğuluyoruz ki asıl resmi göremiyoruz ve bu sorunlar çok büyükmüş izlenimi veriyor. Bu doğal kimseyi suçlamıyorum ama eğer biraz düşünürsek belkide bir kereliğine kendimize başrol gibi değilde figüran gibi görürsek cevapları bulabiliriz.

Dışarıya bakın gökyüzü, yıldızlar, dağlar ve ağaçlar bütün güzellikler belkide yine bizim yüzümüzden tükenmeden önce yüzümüze bakıyorlar ve asla duyamadığımız bir şarkı söylüyorlar. Duymak mı istemiyoruz yoksa o kadar derindeyiz ki duyamıyor muyuz bilmiyorum ama bildiğim tek şey orada oldukları. Bizler bu kadar küçükken sorunlar sadece kafamızın içinde dönüp dolaşabilirken ve aslında kafamızın içinde hapis olmuşlarken neden onları serbest bırakıp istediğimiz gibi yaşamıyoruz? yorulmadınız mı? Ben yoruldum fakat hayattan değil sorun sandığımız şeylerden. İnanın o kadar mutluluk var ki sadece gözünüzü açmalısınız eğer memnuniyetsiz biri olursanız bir gün herkesi kaybedersiniz, siz daha bulunduğunuz hayattan memnun değilken neden başkaları sizde mutluluğu bulsun?
Bırakın, bırakın ve kalbinizden nasıl geçerse öyle yaşayın kendinize inanın, herkesten önce kendinize güvenin saygı duyun saygı duyulun, zevk alın gözlerinizi kapatıp sahip olabileceğiniz yada sadece hayali bile güzel olacak hayaller kurun. Bırakın kendinizi kandırın, hayatımız çok kısa inanın öyle yarın kime ne olacağını bilemeyiz hayatın bir yüzüde bu acımadan bizi alabilir ve tek bir parmak şıplatması ile sizi toz edebilir. Bu yüzden kendinizi kandırın,

sorunlarınıza kanmaktansa hayallerinize kanmayı tercih edemeyecek kadar cesaretsiz misiniz? Yoksa gökyüzünde süzülürken yüzünüzü okşayan o hafif rüzgarı ve ilkbahar çiçeklerinin kokusunu kalbinizin derinliklerinde hissedebilecek kadar cesaretli mi?

siz karar verin, nede olsa bu hayat sizin.