29 Kasım 2017 Çarşamba

En Güzel Sesli Kuş Hangisidir?

Bugün sabah 6 da dışarı çıktım amacım sadece hava almaktı, oturdum etrafıma baktım yeni uyanmış sayılacak kadar mayışmıştım 
yine düşünüyordum
neredeyse her şeyi 
hayatımı ve yaşanan her şeyi gözlerimin önünden geçirdim. Belki bir belki birkaç kere.
Ben bencilce kendi yaşantımı gözden geçirirken bir kuş duydum.
En güzel şarkı söyleyen kuş hangisidir? 
Bilmiyorum, bilmiyorsunuz ve bilemeyeceksiniz belkide

Düşünürken ağaçlarda dolaşan bir kuşu duymaya başladım hava yeni yağmur yağdığı için toprak kokuyordu, gökyüzü, gökyüzü koyuydu ne bir pazartesi sabahıydı nede bir cuma akşamı, sanki araftaydım. Hoş oysaki araf nedir nasıl görünür bilmeyiz bile sadece hislerimize bir tercüme ararız ve o kelimeyi kullanırız. Duymalıydınız. O kuşun söylediklerini, sesi hiç duymadığım bir ses kadar yumuşaktı, notaları adeta bu dünyadan süzülüp uzaya doğru ilerledi. Kendisi küçüktü fakat sesi... sesi bir şey anlatmaya çalışıyordu ve belkide ilk defa bir dinleyici buldu. Birbirimizi anlayamadık fakat saygı ile dinledik. Sesinde sanki bir sitem vardı. Biz insanların nasıl yok ettiği ve nasıl hiçe saydığı ile ilgili gibiydi.
Yada değil miydi?
Belki de alakası yoktu.
Belki de sadece şarkı söylüyordu fakat benim vicdanım
buna el vermiyordu.

En güzel şarkı söyleyen kuş belkide, şarkı söyleyen kuşu dinleyen kişiydi belki de bir çocuğun masumiyetiydi, bir insanın vicdanıydı, bir melodiydi, aşktı, şiirdi, anılardı ve hatta rüzgarda sallanan yapraklardı.

Bunu fısıldadı kulağıma, bunu anlattı şarkılarında
insanoğlu ne isterse onu duyacaktı
ister küfür, ister şiir, isterse bir hikaye
çünkü nede olsa insanoğlu bencildi.
kulaklarını kapattı ve kuşun dudaklarını okudu.
Kuşun buna karşı çıkacak bir yasası yoktu.
iradeleri durdurup bencilliği yok edemezdi.
bu yüzden tek yapabileceğini yaptı
biraz daha bağırdı ve bağırdı
kendini duyurmak adına elinden gelen her şeyi yaptı.
fakat sonunda
insanlar bunu güzel bir şarkı sandı
ve kuş 
yavaşça göç etti

28 Ekim 2017 Cumartesi

Uyanıklık


Bugün mutluluk hakkında konuşalım. "Mutluluk" nedir kelime anlamı? size hemen açıklayacağım.
Mutluluk: Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, ongunluk, kut, saadet, bahtiyarlık.

Peki sizce mutluluk bir kaç kelimeye sığdırılabilir mi? ya da bir uzun cümleye, sanmıyorum eminim sizde sanmıyorsunuz. Mutluluk düşündüğümüzden daha da fazlası hatta bildiklerimiz tecrübe ettiklerimizden bile fazla. Hiç görmediğimiz bir yüzü var mutluluğun ve belki de asla göremeyeceğiz çünkü bu bir ying yang durumu her iyinin içinde kötü varsa her kötünün içindede bir iyi vardır bunu unutmayın. Nasıl olur ya diyor yada sadece öğrenmek istiyor olabilirsiniz, düşünün mutluluğu ve verdiği hissi o an nasıl her şeyi unuttuğunuzu ve sadece o an için yaşadığınızı. Bu tabi ki çok güzel bir şey her insan mutlu olsun her insan gülsün isterim hatta isteriz ama bunu asla başaramayacağız asla başaramayız dünyadaki her insanı mutlu etmek dünyadaki savaşları veya çıkar kavgalarını durdurmak kadar zor. Hatta imkansız ya bunun olması için dünyaya bir meteor çarpması ve bunu önceden bilip her bir insana aynı hakları eşitliği vermemiz gerekir ya da gökten bir varlığın inip sihirli değneği ile toz serpiştirmesi... Yakınlarda yaklaşan bir meteor olmadığına göre bunu yapacak gücümüzde yok maalesef. Şimdi neden her insanı mutlu etmek konusuna değindiğime gelelim, bunu söyledim çünkü insanlar gülümseyip mutlu olduklarında sadece onları mutlu eden konuya, kişiye, objeye odaklanırlar ve geri kalan bütün algılarını kapatırlar. Ne dünyadaki açlık ne de dünyadaki ölüm gelir aklımıza, isterse arkada bir haber bülteni yine yıkılmak üzere olan ve insanlarının kurtarılmaya ihtiyacı olan bir ülkeyi anlatsınlar hikaye gibi bunu duymayız zaten duyamayız, onlar orada ölürler bizler burada güleriz.

Ne yani şimdi gülmek bizim suçumuz mu? Ne olmuş güldüysem ben haber de dinlerim diyebilirsiniz burada suçlu zaten siz değilsiniz asla da olmayacaksınız. Bu zamana kadar anladığımız ve tecrübe ettiğimiz kadarıyla bunun adı "Hayattır" ve hayat aslında acımasızdır ama öyle drama yapıp ahh hayat bana zamanında çook acımasızdı tarzında bir acımasızlık değildir bu saf şeylerin içinde bizim bile göremediğimiz acımasızlıklardan biridir. Öyle duyguların öyle şeylerin içine yerleşir ki birisi yüzünüze gerçeği vurduğu zaman şaşırır belkide bir daha aynı görmezsiniz ki bu rahatsız edici bir durum olabilir, düşünsenize her güldüğünüzde ben gülüyorum ama şuan başka bir insan ağlıyor bunu  nasıl yaparım nasıl gülerim dediğinizi. Diyemezsiniz düşünemezsiniz çünkü hayatın kuralı bu değil. Siz isteseniz de istemeseniz de küçük bir acımasızlığın içine sürüklenirsiniz. Bu yazıdan sonra size asla gülmemeli mutlu olmamalısınız demiyorum diyemem. Sadece mutluluğun da olumsuz bir tarafının olduğunu göstermek istiyorum çünkü en sonunda bağlayacağım şey şudur:
Eğer mutluluğun içinde bile böyle bir acımasızlık varsa, eğer gerçekten her iyinin içinde bir kötülük varsa düşünsenize daha bundan neler çıkarabilir ne kadar derine inebilirsiniz, ne tarz farkındalıklar yaratabilirsiniz? Belkide hiç 
Belkide düşündüğünüzden de fazla 
Ama size son bir şey söylemek istiyorum
Gençsiniz, Belkide değilsiniz önemli değil 
Tecrübesizsiniz Tecrübelisiniz önemli değil 
Sadece bir an için kafanızı kaldırıp nasıl bazı şeyleri daha farklı yapabileceğinizi düşünüp sadece kendi odak noktanıza değil de herkes ile bütün dünya ile nasıl gülebileceğinizi düşünür ve arada sırada buna göre hareket ederseniz "ARTIK BİR ŞEYLERİ DEĞİŞTİRMEK İÇİN ZAMANINIZIN GELDİĞİNİ DÜŞÜNÜRSENİZ VE BUNUNLA MUTLU OLURSANIZ" belki o zaman beraber bu dünyada değişiklik yapabiliriz. Önemli olan şey mutlu olmanız veya bunu kendinizle paylaşmanız değil konu aslında hiç bu olmadı, hiç mutluluktan bahsetmedim size ister devletin ister şirketlerin ya da zengin iş adamlarının yaptığı şeyi yaptım. Bir konuyu kullanıp onu alıp asıl pazarlamak istediğim şeye çevirdim ve bu fikri size yavaşça aşıladım, gerçekten mutluluktan mı konuştum? ne dedim, neyi anlatmak istedim?
Belkide kafanız karıştı belki fikri hiç anlamadınız ama siz ne kadar anlamadığınızı yada anladığınızı düşünseniz bile bilinçaltınız bu fikri kavradı tartı ölçtü ve mantıklı buldu. Bulmasaydı bunu sonuna kadar okumazdınız. 
ama okudunuz. 
belkide manipülasyon düşündüğümüzden daha kolaydır ve çevremizdeki etkenler bizim gözümüzü mutluluk gibi saf hisleri kullanarak kapatıyorlardır ve bizler birer duygusuz biyolojik varlıklara dönüşüyoruzdur. 

uyanın
uyanalım gözünüzü açın

30 Eylül 2017 Cumartesi

Ying Yang Hisler

Boş hissediyorum, eksik hissediyorum, ilhamsız hissediyorum sanki beni öpmeye çalışırken asıl amacı ilerisi için hazırlanmak ve benim hayat enerjimi emmekmiş gibi hissediyorum fakat bunu bile özlüyorum. Geceleri uyursam genel olarak iyi oluyor hayata bir şekilde devam ediyorum fakat eğer uyanık kalırsam uyuyamıyor ve düşüncelere dalıyorum, sonuç olarak kendi düşmanım kendim oluyorum durduramıyorum ve gözlerim ağzımı açmasam bile konuşuyormuş gibi hissediyorum, sıcak, boş ve ağır bir acı var yüreğimde diyorum kendi kendime ne bir şifası var nede bir çaresi sadece var işte orada. Siz orada olduğunu biliyorsunuz, o biliyor ama arkadaşlarınız, dostlarınız, aileniz belkide kimse anlamıyor ve siz varlığını asla kanıtlayamıyorsunuz.

Nedendir bilmem insanoğlunun bu draması, özellikle şu ana kadar fark ettiyseniz bu bende de çok fazla var çünkü duygularımı başka bir şekilde yansıtamıyorum. O zaman bu drama duygularımızın bir dışa vurumu mu? yoksa vazgeçilmez bağımlılık yapmış bir oyun mu?
kim bilir..

Çok eski zamanlardan bu yana eğer hala kurtulmuş bir şey kaldıysa o da insanoğlunun hisleridir, tabi bu hisler zamanla zayıfladı ve başka hisler diğerlerinin önüne geçti, örneğin devir geliştikçe şehvet daha ön plana çıkarken belkide masumluk daha arka planda kaldı fakat sonuç ne olursa olsun her zaman bir his vardı ve bu hisler en azından çoğumuzu hayatımızda bulunduğumuz bu noktaya getirdi hatta belkide bunu okumanız bile hislerinizle alakalıdır gece ya da sabah fark etmez sıkıldınız, dolaşırken bir link gördünüz tıkladınız her bir kelimeyi adım adım okudunuz düşündünüz ama her şeyden önce merak ettiniz. Tehlikeli bir duygudur merak sizi çok iyi bir noktaya da getirebilir daha kötü bir noktaya da çünkü merak şans işidir. Eski sevgilinizin profiline bakarken, gizlice birini dinlerken, yapmamanız gerekenleri yaparken bunları meraktan yaparız ve sonları şansa bağlıdır ama biz bunu umursamayız çünkü duygular o kadar baskındır ki onları ne kadar çabalasanızda susturamazsınız. Duygular adeta 5 yaşındaki çocuklar gibidir içinizde siz onların istediğini yapana kadar bağırır dururlar ve genelde onlar kazanırlar bunu durdurmaya çalışsanız bile filmin sonunda kız ve erkek beraber olurlar o yüzden elimizden gelen tek şey sonunda da başında da olsa dediklerini yapmaktır. Onlara güvenmenizi isterler aksi taktirde ben demiştim derler hemde hayatınızın sonuna kadar ve bunun bir adı vardır, pişmanlık. Bu meraktan daha pistir çünkü pişmanlık ne kadar merak ile eşit dursa da pişman olduğunuzda sonu bir şansa bağlı değildir yüzde ellilik bir kısmı yoktur ya olur ya olmaz ve sonuç kesindir. Geceleri düşünür durur ve zamanı geriye döndürmek istersiniz ama yapamazsınız. Ee başka hisler yok mu sanki diyebilirsiniz , tabi ki var özlem mesela hem güzeldir hem korkunç dayanılmaz olmasına rağmen dayanılabilir bir yanı da vardır, mutluluk içinizdeki çocuğun en saf en küçük halidir fakat bağımlılık yapar. Mutlu olduğunuz bir eylemi hep yapmak istersiniz ve bu bir zaman sonrası bağımlılık hali alır hatta belki mutlu bile olmazsınız artık ama yapmaya devam edersiniz. Şimdi diyebilirsiniz ki hep kötü şeyleri söyledin hislerden soğuduk, ama bende size şunu söylerim her ne kadar olumsuzluklar olsa da önemli olan sizin hangi kısıma odaklanmış olduğunuzdur. Hayat bir ying yang mantığından ibaret bu kadar basit.

Sonuç olarak duygularınızdan kaçamazsınız evrenin çok uzaklarına başka galaksilere gitseniz de onlardan yine kaçamazsınız çünkü duygularınız olmadan sizler birer hiçlikten ibaretsiniz. Bunu bir gezegen gibi düşünün, sizler birer gezegensiniz ve her gezegenin bir çekirdeği var, çekirdekler olmasaydı üstünüzde yaşayan canlılar var olamazdı, ne çekirdekten ne de o canlılardan kaçabilirsiniz çünkü sizler bir bütünsünüz.

Çekirdeğiniz olmadan sadece uzayda yer kaplayan bir küre parçası olurdunuz.

Kim yer kaplamak ister ki?

Boş ve anlamsız.

Siz bundan çok daha fazlasısınız, sadece keşfetmelisiniz.


https://open.spotify.com/track/6oD0TvHIYmObKNl5Mz05ri

26 Eylül 2017 Salı

pure imagination

Come with me
And you'll be
In a world of pure imagination
Take a look
And you'll see
Into your imagination

We'll begin
With a spin
Traveling in
The world of my creation
What we'll see
Will defy
Explanation

If you want to view paradise
Simply look around and view it
Anything you want to, do it
Want to change the world?
There's nothing to it


There is no
Life I know
To compare with pure imagination
Living there
You'll be free
If you truly wish to be

If you want to see magic lands
Close your eyes and you will see one
Want to be a dreamer, be one
Anytime you please and please save me one




to listen: https://www.youtube.com/watch?v=72oM5cTvnIs

19 Eylül 2017 Salı

Görünmez

Güzel bir sabah, havayı içime çekiyorum her nefes alıp verişimde daha da huzur doluyor sorunlarım yokmuş gibi davranıyorum. Onları görmezden geliyor her kafamı çevirdiğimde yoklarmış gibi davranıyor kahkaha atmaya devam ediyorum. Etrafımdaki arkadaşlarım, onlar beni mutlu görüyorlar mutlu olduğumu ya da hayatımda bir sorun olmadığını düşünüyorlar. Haklılar belkide ne dertler var bu dünyada bizim daha bilmediğimiz belkide asla bilmeyeceğimiz. Fakat ne olursa olsun özümüzde insanız kemiklerimizde kalsiyum, damarlarımızda demir, ruhumuzda karbon,beyinlerimizde ise nitrojen var ve ne kadar bunu reddetsek de hepimiz aynı malzemeden yapıldık ve aynıyız. Siz benden veya ben sizden daha üstün değilim, tabi insan usulü sonradan gelme değerleri sayarsanız beni İngiltere kraliçesi ile bir tutmayı bırakın aynı odada bile bulundurmazlar. Sonuç olarak insan olduğumuzu da göz önünde bulundurursak en küçük toz parçasına bile yüreğimizin sebepsiz yere parçalanması çok normal. Bazen neden üzgün yada düşünceli olsak bile güldüğümüzü düşünüyorum ya da neden hiçbir şey yokmuş gibi davrandığımızı. Bana göre böyle insanlar aslında içten çok kırgın olmalarına rağmen düşünceli oldukları için ve çevrelerine bu durumu yansıtmak istemedikleri için bu şekilde davranıyorlar.
yok sayıyorlar.  
Fakat onların iç dünyasında neler olup bittiğini asla bilemeyiz çünkü içerisi çıkışı olmayan bir labirent gibi karışık. Yinede böyle davranmamızın başka bir sebebi bir tür kendimizi koruma içgüdüsü, insanlar diğerlerine hep dertlerini sorunlarını anlattıklarında bekledikleri tepkiyi alamamaktan veya küçümsenmekten korkuyorlar ki bu hepimizin başına gelmiştir. Belkide içimizde gizli bir şehir yavaş yavaş yıkılıyor, her bir beton parçası kalbinize, göğüs kafesinize ve oradan da bütün organlarınıza yavaş yavaş saplanıyor içinizdeki gökyüzü yıldızlarınızın düşmesiyle biraz daha kararıyor, kara delikler çoğalıyor ve içinizde hiçbir şey kalmayana kadar her şeyi yutmaya devam ediyor, ses çıkartmak istiyorsunuz ama bunu yapamıyorsunuz çünkü ses telleriniz adeta eskimiş bir kemanın üstündeki yaylar gibi ses çıkartamıyor, her aynaya baktığınızda belki de neden bu kadar düşündüğünüzü düşünüyorsunuz ve duygularınız kemiklerinize kadar işliyor ve buruk bir ses tonuyla içinizden ne zaman biticek diyorsunuz, arkadan yavaş bir şarkı çalıyor ve size o an o kadar anlamlı geliyor ki kendinizi şarkıya teslim etmek istiyorsunuz.

Fakat buna rağmen sorun yokmuş gibi gülmeye devam ediyorsunuz.
Peki ya bunlar gerçekten olmuyorsa ve hepimiz kafayı yemişsek?
Sonuçta bizler sadece kalsiyum, demir, karbon ve nitrojenden ibaretiz.

22 Ağustos 2017 Salı

İnsan ve Gerçekliğin Hikayesi

İnsan kalktı  ve etrafına baktı. Görmesi gereken fakat görmemeyi tercih eden bir adam rolü yaptı. Bir şey yapması gerekiyordu bu ne olmalıydı? işte! eksik buydu.. Görmediğini, umursamadığını sağlayacak bir kanıtı yoktu, yoksa gerçeklerden başka nasıl kaçardı? Bir bahane bulmalıydı ve gerçeklik, ona şöyle fısıldadı...

"isterseniz rüzgar olun,
isterseniz bulut.
bir anlamı kalmadıktan sonra
kime yarar biraz umut?

gökyüzündeki güzel bir gün batımı
veya gece vaktinde görünen yıldız takımı

söyle bana yabancı
görüyor musun görünmeyeni?
söyle bana bulut
koklayabiliyor musun çiçekleri?
söyle bana yıldız
hissedebiliyor musun yeri?
söyle bana toprak
hiç dokundun mu gökyüzüne?
söyle bana insan
hiç düşündün mü kaçınılmazı?
hiç kabullendin mi var olmayanı ?
hiç kırdın mı kıramadıklarını ?
hiç verdin mi tutamadığın sözleri ?
hiç zarar verdin mi vermemen gerektiğini bile bile?

ama dur
sonuçta..
ne anlamı vardı,
bir anlamı kalmadıktan sonra
kime yarardı biraz umut?
siz insanlar sadece bahaneler ile kör olabiliyorsunuz
peki ya sonra ne olmasını umuyorsunuz?
ne duyuyorsunuz...
ne görüyorsunuz...
ne de hissediyorsunuz."

dedi ve insana baktı. Sanırım bir tepki vermesini bekliyordu, insan ona doğru döndü ve kulaklığını kulağına taktı ardından çantasından çıkarttığı bez parçasını kendi gözlerinin üstüne bağladı. Gerçeklik şaşırmıştı, ne yaptığını anlamadı...

fakat sizler
sizler insanın ne yaptığını bence biliyorsunuz sevgili okuyucular
gerçeklik fısıldadı...
insan ise kaçtı
bu arada sen bunu okurken
görebiliyor musun?
yoksa çıkartmak mı istersin gözlerinin üstündekileri?





8 Ağustos 2017 Salı

küçük nokta

Hepimiz bir sevdiğimizi, arkadaşımızı, işimizi, okulumuzu veya hayatımızda gittiğinde çok büyük bir eksiklik yaşayacağımızı bildiğimiz bir şeyi kaybettiğimizde karalara bağlar oturur saatlerce aynı şarkının tekrarını dinler dururuz, belki bazılarımızın farklı yöntemleri vardır. İçip kendini alkolün etkisine verip kontrolünü kaybettirir.

Yani anlayacağınız hepimiz sorunlarla farklı bir şekilde başa çıkıyoruz ama aynı zamanda mutluyken de şarkılar dinliyor içiyor kontrolü kaybediyoruz. Belkide çözümler aslında "basic" şeylerdir bizi her anımızda mutlu-mutsuz edebilecek tarzdan.

 Çözümler aynıysa eğer farklı olan tek şey sorunlarımızdır. 

 Sorunlarımız nedir  ?


evrende küçük, çok çok küçük bir nokta.

29 Temmuz 2017 Cumartesi

Ölüm ve Estetik arasındaki bağ

Neden yaparız bunu bilmem ama biz insanlar sevdiğimiz her şeyi öldürürüz yada ölümünden zevk alırız. İşin komik yanı bunun farkına bile varmayız, o kadar alışmışızdır ki bunlara gelecek nesillere aktarırız, adet yaparız. Derin düşünmemize engel olan ve etrafımızdakileri sorgulamamızı engelleyen günlük hayat ve işlerimizin de suçu vardır belkide...



Örneğin çiçekler, onları sevmeyen insan sayısı az, bu bir romantizm sembolü bir adet her sevgililer gününde çiçekçilerin sevindiği çünkü alınması gerektiğini bildikleri bir canlı *yani canlıydı*.

Çiçekleri güzel oldukları için kendi irademizle kopartıyor ve hediye ediyor- saklıyor kurutuyoruz. Kitapların arasına koyuyor yıllar sonra kurumuş yapraklarını buluyoruz, yavaşça çürümesinden zevk alıyoruz ve bunda yanlış bir şey yok fakat çiçekleri güzellikleri için öldürüp saklarken insanlara ise tam tersi bir şekilde yaklaşıyoruz. Çiçekler güzelse ölmeli
İnsanlar çirkinse ölmeli

 *Ama sonuçta bu sadece bir çiçek bize ne zararı olabilir diye düşünüyorsanız sizde haklısınız fakat bu amatör yazının amacı düşünce yapımızı göstermek.*

Başka bir örnek ise yıldızlar.
Büyüleyiciler ve çok güzeller gökyüzündeki mücevherler bizim için yıldızlar, her baktığımızda bizi rahatlatan, bir saniyeliğine sorunlarımızı unutturan ve belkide güzel anıları unutulmaz yapan, her şeye hatta bütün tarihe tanıklık etmiş o gökyüzündeki ilham verici yıldızlar aslında ölü.

Yıldızlar çok uzaktalar tahmin edebileceğimiz kadar çok uzakta ve görünüyor olmaları sadece görsel bir şölen değil bir ışık yansıması. Çoğu yıldız bizden ışık yılı uzakta bize gelen ışınlarda yıldızlar parlıyorsa aslında bu belkide milyonlarca yıl önce oldu, belki bir belki iki belki daha fazla milyon yıl önce o ışık yansıyıp bugün günümüzde bize ulaştı, yani bu demektir ki şuan ışığını gördüğünüz bir yıldız aslında şuan çoktan yok olmuş olabilir. Sonuç olarak biz ölü şeylerden ilham alıyor, onları çiziyor, aşık oluyoruz.


Bu da aslında bize evrenin ne kadar büyük olduğunu ve hayatımızın baş rolünde olduğumuz için dünyanın merkezinde olmadığımızı da hatırlatıyor.
Kimi insanlar kendilerini bir merkez olarak görür kimi insanlar ise sadece yaşar ve çevrelerinden etkilenirler ki zaten bu hayattır, fakat bu evren, kozmos o kadar büyük ki her saniye, her salise genişliyor ve genişliyor... Sonunu bilmiyoruz başlangıcını tahmin bile edemiyoruz düşünsenize daha ne kadar çok dünya veya sistem, canlı vardır ve bizler hala kendi küçük sorunlarımızla ilgileniyoruz. İster kendinizi merkez görün ister o merkeze başkasını koyun ne olursa olsun farkında olmadan "ben"cil davranıyorsunuzdur ki bu normal. Eğer olur da bir gün kendinizi bunalmış veya uçlarda görürseniz yukarıya o ölü yıldızlara bakın;
Nasıl ölü bir şeyin bu kadar  güzel olabileceğini sorun kendinize ve yukarıdaki gibi kaç tane daha güzel şeyin olabileceğini, çiçekler ve insanlar arasındaki bağlantıyı...

Belkide o kadar geniş bir gözlükle bakmaya başlarsınız ki dünyaya işte o zaman hayatınızdaki sorunlar gözünüze düşündüğünüzden daha küçük gelir, belkide kendinizi kurtarırsınız,
kim bilir? belkide etrafımıza bu şekilde bakarsak bir şeyleri değiştirebiliriz.

22 Temmuz 2017 Cumartesi

Gece

Gecenin bu saatlerinde dinlenen şarkılar sabah dinlenenlerden daha farklı olur genelde, yani aynı şarkıyı sabah dinlemeniz ile gece dinlemeniz arasında çok fark vardır. Farklıdır gece, sessizdir bir kere bütün o insan problemlerinden ve problemlerinizden, ses kirliliğinden, insan kalabalığından uzaktadır. Her çalan şarkı size farklı bir anıyı hatırlatır. Acımaz gece hemde hiç acımaz iyi kötü ne varsa çıkarır ortaya ve duygularınızı serbest bırakmanızı sağlar. Sabahın ışıklarından ve kalabalığından çekinen bu duygular gecenin karanlığında çatlaklardan sızar ve sizler hiç bir şey yapamazsınız.

Güzeldir gece yalnızsınızdır, bir sırdaştır o, sadece siz ve geceden ibarettir başkasını aranıza katmaz ve her yaptığınızı gizlice kendinde tutar ne sabaha söyler ne akşama...
Bunları her yazdığımda her bir kelime biraz daha anlam kattıkça ve cümlelerim uzadıkça farkına varıyorum ki şuanda bu küçük odada sadece ben ve klavyemin tuşlarının sesi çıkıyor. Kaybettiklerimi ve kazandıklarımı sorgulamama sebep oluyor bu ses ve düşüncelere dalıyorum, ekrana bakarken hayatım belkide bir şerit gibi gözümün önünden geçiyor, evet ölmüyorum yaşıyorum ama aynı öyle hissediyorum. Güvenmiyorum etrafıma bakınıyor yutkunuyor tutunmak için bir el arıyorum. Yanlış anlaşılmasın kullanmak değil tutmak için arıyorum ama onuda bulamıyorum ve geceye yalnız devam ediyorum. Sizde öyle yapıyorsunuz belkide

Bunu okuyorsunuz,
Gözleriniz her kelimenin üstünden hızlıca geçiyor ve yanınızda biri olsa bile,
Bunu aslında tek başınıza okuyorsunuz,
Çünkü hiç kimse,
Okuduğunda sizin hissettiklerinizi hissetmiyor ve sizlerde,
Geceye yalnız devam ediyorsunuz.

14 Temmuz 2017 Cuma

How Does a Moment Last Forever?

Mucizelere inanıyor musunuz? Ben inanıyorum... 
Neden olmasınlar, neden var olduklarına inanmak bu kadar zor geliyor insana? 
Nadir olduğu için mi yoksa, herkese olsa adı mucize olur muydu? Herkes hak eder miydi?

Eğer olur da bir gün size mucizelere inandığınız için garip olduğunuzu söylerler ise sadece gülümseyin, normal olanlar asla bir mucizenin hayalinin bile çok güzel hissettirdiğini bilemeyecekler... Kendinizi kabullenin ve sevin kim ne yaparsa yapsın siz ne hata yaparsanız yapın yada karşı taraf size ne kadar zarar verirse versin umut dolu olun, onlara ve insanlara karşı bir gün herkes anlayamayacak olsa bile belkide içlerinden birine kendi dünyanızı açabilirsiniz. 

Umuyorum ki...

28 Haziran 2017 Çarşamba

21.yy?


Öncelikle merhabalar...
Belkide çok hızlı bir giriş olacak fakat bir soru sormak istiyorum, acaba kaçımız 21.yüzyılın ne demek olduğunu biliyoruz? evet oldukça kullanıp bunu kendimize hatırlatıyoruz adeta unutmayı reddediyoruz fakat bir o kadar da kelimenin dışına çıkıyoruz. Uzaklaşıyoruz ve hiç bulunamayacak yerlere gidiyoruz... Belkide eski yüzyıllara gidiyoruzdur.

Dünyanın bu gidişatına bakarsak eğer görebiliriz ne kadar eskiye gittiğimizi, gitmek istediğimizi fakat bir o kadar da beceremeyip elimizi yüzümüze bulaştırmamızı. 21. Yy. denen şey bundan önce yaşanmıs olan 20 yy. daha olmuş olması ve biz insalar hala aynı hataları yapıyoruz ve elbette yapacağız hata yapmadan insan olunmaz.. dediğinizi duyar gibiyim ve buna katılıyorum fakat şöyle bir şey var hata yapılan hatalardan ders çıkartmaktır bir daha yapmamak yada dikkat etmektir. Bizler (üzgünüm çoğul konuşacağım) hatalarımızı durdurmak yerine onları geliştiriyor ve olmaması gereken aciz durumlara getiriyoruz ve bu çok acı bir gerçek evet belkide bütün bu yazdıklarımı okumak sizin için bir zaman kaybıdır belkide ne saçmalıyor anlamıyorum diyebilirsiniz fakat söylesenize saçmalamazsam sizin dikkatinizi nasıl toplumsal "sıkıcı" önemli bir konuya çekerim?

Önce ilk insanlar vardı kendilerine pek gelişmiş diyemeyiz fakat bazı şeyleri yapıp avlanacak hatta yavas yavas ilerleyip ateşi yapıp sonrasında da duvarlara resim çizmek gibi kendi çağlarının ilerisinde şeyleri keşfettiler onları taktir etmeliyiz. Peki ya ilk insanların da arasında saygısızlık, empati kuramamak, küçük görmek, fakiri ezmek - zengini yüceltmek, adalet kavramı içinde yaşadığına inandırıp aslında adaletin a harfini bile koklatmamak, tecavüz, taciz, eşitsizlik, ego var mıydı?

Sanıyorum ki bunu asla öğrenemeyeceğiz... Fakat eğer böyle şeyler o zamanlarda da var olduysa ve şuan hala 21. yy da devam ediyorsa başımızda çok büyük bir dert var. Bunun adı "BAĞIMLILIK" insanlar genel olarak hangi davranıslarının kötü olduğunu bilmezler, komik olan şu ki kötü olduğunu bilseler bile bunu düzeltmek için çok azı uğraşır. Acı gerçek kötü alışkanlıkların bizi iyi hissettirmesidir bizi umursamaz ve bencil yaparlar. Birini ezerkende bencilsinizdir, birine taciz ederken de,tecavüz ederken de, ego yaparken de... Eşit olmayan adalet nedir bilmeyen ve kendi çıkarları için ülkeyi sömüren bir devlet adamı düşünün o da sizinle aynıdır, o da sizinle eşittir. Komiktir çünkü o sizinle eşit olmak istemez o, herkesten yükseklerde olmak ister fakat egosuna yenik düşeceğinden dolayı bunu başaramaz. Bir adam bir kadına tecavüz ederken onun psikolojisini anlamaz yada bilmek istemez sadece kendi bencil düşüncelerinde boğulur ve yaptığı pis hatta kan dondurucu hareketin sonuclarını umursamaz çünkü bencildir, öyle kalacaktır belkide asla anlamayacak ve bunun acısını yıllarca o kadına yaşatacaktır sırf kendi bencil düşüncesinden dolayı. Bir ülkede zenginden çok fakir varsada o ülke eşit değildir tam tersi ise yine o ülke eşit değildir. Genel olarak ülkeler eşit değildir genelde hep ezilen bir taraf vardır ve onlar hayatta kalmak zorunda olanlardır. Onlar egonun neler yapabileceğini görmüş ve adeta ona tövbe etmiş insanlardır çünkü yaşamak zorundadırlar hayat onlar için bir oyundur ve sadece 3 hakları vardır, öbür taraftada yaşam standartları yüksek olan ve sırf canı sıkıldığı için yemek yiyen sonrada yarısını çöpe atan insanlardır genel olarak kötülerdir demiyorum değillerdir hatta bazıları çok iyidir fakat farkında değillerdir bilerek yapmazlar çünkü doğdukları ortam bu şekildedir seçme şansları yoktur hayat tarafından sanslılardır ve bunu doğal olarak kullanırlar. Üzülerek söylüyorum bu da bencilliktir.

Sonuç olarak 21yy diye dilimizde dolandırdığımız ve belkide geçmiş yylarda düşünülüp hayal edilenden çok daha farklı olan çok daha ilkel olan ve saygı sevgi yoksunu olan bir yüz yılın içindeyiz.. ve bunun farkında değiliz hiç olmadık değiştirmek isteyenlerden nefret ettik onları öldürdük dayanamadık çünkü gerçekler yalanlardan daha çok can yaktı ve biz yapmamız gerekeni yaptık..

kendi çıkarlarımız doğrultusunda vicdan azabı çekmeden haraket ettik ve bu bir alışkanlık oldu...
bir gün fark etmek dileği ile...

18 Haziran 2017 Pazar

anlayamıyorum, anlamıyorlar...




Gece doğduğu zaman göklerde
Başlar kalbimdeki boşluk seni anmaya
Söylesene kimim var bu saatlerde senden başka?
Şehir ışıklarının yansımalarıyla birer hayalete dönüşen,
yıldızlar birer hayaleti andırır bana..

Sen gibi, ben gibi biz gibi
bilindik fakat görünmez bir vaka
Bir bağımlılık misali dudakların
Yıldız tozlarını anımsatır bana

Gel sevgili... Gidelim uzaklara
Ne fark eder neresi olduğu
Sen ve ben olduktan sonra orada...
Gözden ırak olan kalpten'de ırak olur dediler bana
Nasıl olurda böyle bir aşk gözardı edilebilir anlamadım

Yolumda olduğun süre boyunca
İnanmam hiç bir yalana
Anlamıyorum, anlamıyorlar...

Lütfen şimdi gitme
Her şey bu kadar yakınken...


30 Mart 2017 Perşembe

Bir insan nasıl davranmalı sevdiği zaman, hiç kimsenin bilmediği yada kafasını karıştıran bir şey olduğu kesin biraz nostalji kokuyor açıkcası. 4 Duvar arasında ben bu kelimeleri dökerken aklımda takılıp kalan anlamsız cümleler aklımdan kahve olmadan silinmiyor. Eskilere bakalım... çok eskilere destanlara,masallara,öykülere ve nicelerine hatta isterseniz bilimsel bir makaleye bile bakabiliriz. Söyleyin bana neden aşk her gördüğümüz şeyin içine işlemiştir?

Aşk garip, yada gariptir. Neden insan severken yalnız kalıp onu düşünmek ister? Oysaki onunla konuşabilecekken. Görmeyi arzuladığı her saniye kanı biraz daha kaynar ve en sonunda sonsuz bir düşünce ile kendini zaman kavramından çıkmış bir şekilde boşlukta bulur... Fakat bu boşluk güzeldir aşk kokar ve sadece ama sadece aşık olan kişi bu kokuyu alabilir. Aşık olmak herkesin harcı olsaydı herkes bu kokuyu kolayca alabilirdi fakat herkes bu şansa veya size göre /şansızlığa sahip olamaz. Güzeldir büyülüdür ve hakikatten büyülüdür. İnsanı derinleştirir ta ki kendi içtenliğinizle bir kere daha bütünleşene kadar. Onunla olmak "o" olmak istersiniz, üstüne bir büyü yapmak istersiniz kimine göre ilgi boş zaman doldurma aktivesi veya hatırdır, fakat kimine göre aşk sanattır ilimdir emek vermeden hiçbir şeyi güzelleştiremez veya beğendiremezsiniz. Aşk demek üstesinden beraber gelmek ve en nefret edilesi anda bile vazgeçmemek demektir. Şarkılarda bulursunuz onu ta ki şarkılar o olana kadar.

Böylece sözü bittiği yere gelir her şey
Söz nerde biter ben bile bilmiyorum ama biter
Ah bana classic rock'u daha da sevdiren yüce
Anlam veremiyor kimse fakat kapalı bir kutu gibiyim adeta
Açılmayı bekliyor ama bunu doğru anlarda yapmak istiyorum
Sabahım akşamım birbirine karışıyor ve ben
sana karışmayı bekliyorum
her yazdıgım kelime ile
biraz daha karışıyorum
karışıyorum ve
lavanta bahçelerinde yıldızları izlerken seni bekliyorum
ve bekliyorum

24 Mart 2017 Cuma

Like Lavander (short storys of mine)

Alright she said.. As you wish. I wonder, what will happen after this."
And he said "I also wonder something, do you really want to know what will happen after this?"
"Yes?" she said with kindness.
And he grabbed her hair and kissed her slowly.
He said " Your parfume smells like lavander..."
"So?" she answers with her blushy cheeks.
"I actually like that..."

19 Mart 2017 Pazar

gecenin şiiri

Peki insan yazamadığı gecelerde ne yapmalı
Boş verip uzaklara mı bakmalı?
Oysaki gönülde o kadar his varken yazılmayı bekleyen
Gözler derman olur eller işlemezken 

Ve gece de katılır sessizliğe
İçindeki bu güzel duygularla çarpışır ayın karanlık yüzü
Gözlerini kapatıp derin bir nefes alsan bile 
Geriye kalan her şey nafile
Birkaç eski şarkının dostluğu ile
Son bulur gece
Dostlar yine sessiz ve sen yine kendinle kalırsın 
İşte belkide o an sana verilen değeri anlarsın
Aynı gökyüzünde geceye arkadaşlık eden yıldızlar gibi

7 Mart 2017 Salı

Akış

Bazen yapmamız gereken tek şey, zor gelse bile akışına bırakmaktır çünkü hayat her zaman istediğimiz şeyleri karşımıza çıkartıp bizi şımartmaz. Tabi buna ne açıdan bakarsanız o şekilde anlarsınız çünkü kimi insanlar var oldukça şımarık, peki ya hayat onlara neden bize yaşattıklarını yaşatmıyor?


Aslında katılmıyorum, eğer sizden daha ayrıcalıklı birinden daha çok ve daha ağır sorunlar yaşadığınızı düşünüyorsanız bunda belki haklı olabilirsiniz ama unutmayın ayrıcalıkları olan ve hayatta sizden daha az sorumluluğu olan insanların sorunları genelde az fakat daha büyük olur ve genelde sonu bir felaketle sonuçlanır.

O yüzden sanırım herkesin kendi derdine demek doğru olur. İşte bu yüzden akışına bırakmak gerekir, siz nede olsa güçlüsünüz geçmişe baktığınızda belkide kendinizle gurur duyucak kadar önemli şeylere göğüs gerdiniz ve sonucunda şu an olduğunuz karaktere dönüştünüz eğer kendi karakterinizin çoğu yönü ile gurur duyuyorsanız bu çok güzel bir şey ama eğer karakterinizin yaşadığınız şeylerden kötü etkilendiğini düşünüyorsanız demekki daha sizi olumlu yönde değiştiricek ve gurur duyacağınız şeyi daha yaşamamışsınız.

Zaman oldukça geniş bir kavram, farkındayım, ama hayatta öyle.

Bir kereliğine bile olsa gözlerini kapat ve etrafındaki havayı çaresizce ona ihtiyacın varmış gibi içine çek, gözlerini açtığında dünyayı daha güzel görmek için uğraş,

Buna değecek bir şey olmasa bile, hayatın güzel olmaya değebileceğine dair kanıtlar bul kendine,
yoksa bu hayattaki bir duvarın başka bir tuğlası olursun ve herhangi bir tuğla olarak kalırsın.

En iyisi...
akışına bırak

3 Mart 2017 Cuma


After a long time.. I felt that warmness inside of me.For some of us maybe the moon was the same and the wind was alone but i knew what i felt when the wind tickled my neck and even my hands were so cold and shaking my soul was slow dancing with the night.


Do we really know who we are, i know who i am, who i want to become and what i need to do to get it, but the funny part is I dont...
I only know one part of myself, there is another part that i dont know and i feel like i need to find it...dont know how, dont know when or where but its inside of me and this feeling is like im lost inside of my mind but not in a bad way, all i need to do is to go and discover everything around me.Who knows maybe I'll find myself and truly become me.


I believe in space. I don't know if you have any idea about what is the meaning of the space its actually space is the boundless three-dimensional extent in which objects and events have relative position and direction. For me its like feelings. Our feelings can change and they are boudless. 
Even if we ask for it or not we do have feeling. They can be good, they can be bad it actually depends from the side you look. Feelings control us makes us who we are. If you are a teenager then you probably make everything more difficult than it is. When you are seventeen thats fine even when you are thirty thats still gonna be fine. 
Take me i like to write, i like using words and make them some kind of a masterpiece for my own soul and its giving me a joy i can say and do and write about anything i want and i can do it in everywhere...its free i don't need to pay for writing, but im not making any money so you see this is what i do to feel calm because i use so much emotions and its not fine for me because i cant find anyone who feels like i do, thats why im writing, The thing is we are a space, i am a space i was giving birth from my mom with a no name but a full of a space. I was a space, still a one but if you are a person with a straight vision you'll probably laugh, 
But there is a news 
That they actually dont know 
I have stars, i have galaxys, explotions, black holes, baby universes milky way and colors.

2 Mart 2017 Perşembe

its fine

at the end I realized something. We are alone, so am i but that's fine. Becase we'll die eventually "alone" and if its real then i cant lose myself.

Thats fine really who cares about the others in life..  i do and its not a bad thing dont listem them listen to yourself.
You need to stand to yourself because one day you'll be all alone

and its fine

Güçsüzlük Hiç Bu Kadar İyi Hissettirmemişti

Hayatınızda ne istiyorsanız başarabilirsiniz kısıtlamalarınız hayallerinizin boyutu ile ilgilidir eğer küçük düşünüyorsanız ve olumsuzsanız işte o zaman kendi karanlığınızda boğulursunuz fakat büyük düşünür ve kendi potansiyelinize inanırsanız belkide bu dünyanın en mutlu insanı olursunuz.


Kesinlikle kendiniz olun, kendinizden ilham alın çünkü zaten siz, siz olduğunuz için güzelsiniz kimsenin sizi değiştirmesine izin vermeyin "hayallerinize" inanmıyorlar mı?

bırakın..

yani hayallerinizi değil..

ONLARI


Hayallerin sanırım 2 özelliği var. 1 tanesi umut veriyor olmaları ve içinde kayboluyor olmanız fakat diğeri de gerçekleşmezlerse canınızın yandığı. Biliyorum insanlar canı yansın istemez söylesenize kim ister ki? Ben istemem. Ama sırf canım yanıcak diye de hayal kurmaktan vazgeçemem çünkü ben buyum ben hayal kurmak ve umut etmekten var oldum ve bu benimle ilgili sanırım değişmeyecek tek şey. Uğruna asla değiştirmeyeceğiniz bir özelliğiniz varsa ona sıkıca sarılın ve onun benliğiniz olduğunu kabul edin. Yine biliyorum ki hayatta elbette çok fazla acı var çok fazla zorluk var ve ben eminim bunun %10 bile yaşamamışımdır. Olsun bunlar bile bana neler öğretti ve sonucunda kendimle gurur duydugum bir insana dönüştüm. Hiç mi hata yapmadım?

O kadar çok hata yaptım ki anlatamam, sanırım hepimiz yaptık, yapmaya devam edicez. Bu yüzden kendimizi diğer canlılardan farklı görüyor ve kendimize "İNSANLAR" diyoruz. Biz hata yaparız bazı şeyleri anlamaz kavga eder kırar dökeriz belkide ama en sonunda anlarız sonra da şu cümleyi söyleriz:
- İnsanız sonuçta elbet hata yapıcaz

Ben büyük ihtimalle yine hatalar yapıcam ama inanın umrumda değil çünkü böyle olması gerekiyor. Yapmasaydım şuan bu kişi olamazdım belkide her hatam beni biraz daha gurur duyduğum biri yapıcak. Bu sadece benim için değil sizin içinde geçerli. Eğer böyle biri olmak başkasına göre güçsüzlükse yani duygusal olmak duyarlı olmak o şekilde bakmak, inanın bana o zaman ben güçsüz olmak istiyorum, güçsüzlük hiç bu kadar iyi hissettirmemişti

İnsan bir kere olumsuzluğa kapıldı mı içinden çıkmak istemiyor o karanlık onu adeta hapsediyor ve melankolik bir havaya sokuyor bende yaşadım ama çok yorucu insan hayatının sonuna kadar bununla uğraşırsa en sonunda ya kendi kendini yer yada daha kötüsü.. Birde benim gibiler var sanırım daha zamanlarında var olmadığım o eski şarkıları dinlediğimde ruhuma işliyorlar ve ruhumu saran müzik birden bire yüzümde bir tebessüm bırakıyor, gülümsüyorum..

Hep gülümsemek istiyorum

18 Şubat 2017 Cumartesi

"A LIFE BEYOND DREAMS"


Düşünün, bir bahar sabahında evde olmayı düşünün, dışarı çıkmak istediğinizi ama bir şey bulamadığınızı düşünün. Ruhunuzun sıkıştığını ve bunaldığınızı...

İnsan böyle hissettiğinde ne yapmalı, sanırım kapalı duvarlar bana göre değil. En azından müzik var bir anlığına bile olsa alıp sıradan dünyamdan uzaklaştırıyor beni.


Bazı zamanlar içim nefret doluyor ama sebebini anlayamıyorum sonuçta insan her zaman güzel seyler hissedemez elinde sonunda hepimiz insanız ve insanlık demek sadece iyilik mutluluk değildir istemesek bile kızabiliriz kıskanabiliriz bağırabiliriz dengesizleşebiliriz üzülebiliriz ama bence önemli olan bunları yaşarken nasıl tepki verdiğimiz sonuçta her insan bu duygulara farklı tepkiler verir. Belkide ben daha sakinimdir ama başka biri sadece kırıp dökerek bunu yansıtıp ruhundan atabilir o ağırlığı.
Hayatın hiçbir yaşı kolay değil her birinde kendi bünyenizle savaşıyorsunuz o yüzden başka birinin sorunu size çok küçük veya çok büyük gelebilir. Birbirimizi çok küçümsüyoruz bende dahil bunu gerçekten yapıyorum ve bazen belkide bundan zevk alıyorum ama önemli olan sanırım bunu anlamak. Bilmiyorum


Sanki zihnim kocaman bir sırmış ve ben o sırrın sadece %10'unu çözebilmişim gibi geliyor, çünkü çevremde gördüklerimle duyduklarım bağdaşmıyor. Çevremde gördüğüm tek şey hep gittiğim okul evim odam arkadaşlarımla genel olarak gittiğim merkez yerler ve yavaş yavaş bıkmaya başladığım bir şehir, ama zihnimdeki şeyler okuduklarım yani bu bir tabeladan kitaba kadar uzayabilir. Cok geniş bir yelpaze ve duygularım bu okuduklarımla beraber yücelirken gözlerim hayal kırıklığına uğruyor. Ne zaman gerçekten keşfedebilirim?

"A LIFE BEYOND DREAMS"

10 Şubat 2017 Cuma

Etiket

#np: In The Army Now - Status Quo

En son ne zaman bir şey düşünmeden uyudunuz? veya
Neden insan hep düşünür farkındaysanız bunun hiç arası yok insan ya çok düşünüyor yada hiç düşünmüyor. Çok düşünen insan en sonunda aklını kaçırıyor yada pimpirikli oluyor hiç düşünmeyende sertleşiyor ve duygularını yitirdiğini düşünüyor. 

Ne pimpirikli denilen insan pimpirikli ne de duygusuz denilen insan duygusuz, biz insanlar anlayamadığımız her şeye isim koymayı seviyoruz, onu kalıplaştırıyor ve bir etiketmiş gibi başkalarına takıyoruz. Hep derler ya insan bilmediği şeyden korkar diye mesela insanlar bu cümleyi kullanmadan önce bilmediklerinden gerçekten korkarmıydı yoksa sadece merak mi ederlerdi, belkide bu cümle ortaya çıktıktan sonra merak duygusu yerini korku sardı ve insanlar artık bilmedikleri şeylerden korkmaya başladı. Demek istediğim bizler (bende dahil) karşımızdaki kişiyi bile anlayamıyoruz ve nerdeyse aynı şeyi yapıyoruz. Oysa etrafta o kadar güzel şeyler var ki;

müzik var, temiz hava var, sahiller var, kitaplar var 

ne güzeldir insanın hayal gücü, nerdeyse bütün hayati belkide ordadır kitaplardan tutun mesajlaştığımız anlarda bile hayal kurarak kelimeleri bir odaya yerleştiririz. O kelimeleri yaşarız.

Hep güzel midir dünya? 
hayır

Üzüntüde vardır, mesela acı, nefret, kıskançlık, karamsarlık 
Hayat günlük güneşlik olmasada bir şekilde öyle olması için umudumuzu kaybetmememiz gerekiyor, zaten o zaman buna hayat deniyor. Sadece gözlerinizi kapatın, nefes alın ve bırakın içinizdeki ilham ruhunuzu sarsın(karamsarların enim ruhum yok dediğini duyuyor gibiyim) 
aa tabi bir ruhunuz varsa..

9 Şubat 2017 Perşembe

Ortaya Karışık

"İnsanlar meşgul müdür gerçekten, yoksa başkalarını başlarından atmak için mi kullanırlar bu kelimeyi?"

Bana göre yazmak kutsaldır her şeyden önce bir yerden ilham almanız bunun hakkında birkaç gün düşünmeniz ardından kelimeleri birbirine bağlamalı bir anlam oluşturmaya çalışmalısınız. Bunların hepsini yaptığınız zaman en önemli şey sanırım kendinizi nasıl doğru bir şekilde ifade edebileceğinizdir çünkü eğer belli bir topluluğa yanlış şekilde derdinizi anlatırsanız size saldıracaklardır. Yani yazmak herkesin harcı değildir, 'benimde' değil.

Bir keresinde tanıdığım biri gizli bir şair olduğumu söylemişti, hala arasındaki bağlantıyı bulamıyorum şiir dediğimiz sadece kafiyeli aşk sözlerimidir yoksa şiir dediğimiz yine herkesin görüp anlayamayacağı bir şey midir? yinede cevap ne olursa olsun onun sayesinde başladım bir şekilde edebiyatın bir kısmından tutunmaya ve buna minnettarım çünkü fark ettim ki aslında hayatım boyunca bir şeyler yazmaya çalıştım bundan zevk aldım ve hala alıyorum o yüzden iyiki diyorum...

Ben genel olarak içinde bulunduğumuz dünyayı hatta evreni belkide sonsuzluğu anlamak istiyorum. Bir insan sonsuzluğu nasıl anlar diyebilirsiniz aslında bende bilmiyorum ve belkide aradığımı asla bulamam ama ne olursa olsun eğer bu dünyaya geldiyseniz ve büyük bir şeyler yapmak istiyorsanız, onu arayın. Mümkünse son nefesinize kadar hayatta bir amaç için savaşın;
Bu aşk olabilir,
Bilim olabilir,
Sanat olabilir, veya bunlar gibi daha bir çok parcaya bölünen hayatla ilgili herhangi bir şey olabilir.

"Something worth dying for"


Beni hayatta tutan ve hayatı sevdiren şey ne diye düşünüyorum kendi kendime ve sonra gözlerimi açıyorum, etrafıma bakıyorum. Sadece bir düşünce bile etrafıma bakışımı değiştiriyor farkındalığa sahip oluyorum belkide kendimi bir anlığına insanlığın bencilliğinden çekip çıkartıyorum. Doğa ana, yaratılış, uzay, sanat, sevgi, iyilik, gerçek ve karşılıksız yapılan iyilik (her ne kadar karşılıksız hiçbir şeyin yapılacağını düşünmesemde) düşünmek. Bence bunlar beni olduğum kişi yapıyor,

Hiç çok düşünüp uyuyamadığınız oldu mu bilmiyorum hatta insan o an genelde aklını kaçırmak üzereymiş gibi hisseder ve sakin olup düşünceleri susturmaktan başka çareniz olmaz. Yinede bence bu sesleri susturmamıza gerek yok, neden onlarla yaşamayı öğrenmeyelim? Sesleri susturmaktansa onları hayat tecrubesi haline getirebilecek iken hatta onca insandan avantajlı bir konuma geçebilecekken toplum bizi manipüle ederek farklılıklarımızı yok etmeye çalışıyor. Malesef insanlar farklının güzel olduğunu bilmiyorlar,

neden bu fikri değiştiricek birileri dışarı olmasın ki? 
bilmiyorum sonucta ben,
sadece düşünüyorum... sanırım sesleri susturmam gerekir.